Crisis in TRNC is called lack of confidence

   Siyasi istikrardan uzak, mevcut ekonomi içerisinde yaşamakta olduğumuz olumsuzluklar insanları mecburi olarak tasarruflu davranmaya yöneltmektedir. Tek kelimelik bir tanım ile “GÜVENSİZLİK” olarak tanımlanabilecek bu süreçte insanlar ne mevcut Hükümete ne de Muhalefete güvenmemektedirler. Siyasilere olan bu güvensizlik, gelecek korkusu ve plansızlık ile birleşince, insanları zoraki olarak tasarrufa zorlamış ve Bankalardaki mevduatların artmasına neden olmuştur. Aslında ne büyüyen bir ekonomi var ne de buna bağlı olarak artan bir mevduat!!! Olan şu, artık insanlar paralarını harcamadıkları gibi yatırım da yapmıyorlar. Zorunlu giderleri dışında tüm paralarını Bankaya yatırıyorlar…

Ekonomilerin en kırılgan faktörlerinden olan “istikrar” ve “güven” öyle duygulardır ki; korkuyu, kuşkuyu, çekingenliği siler süpürür. Cesaret duygusunu tetikler. İnanma duygusunu keskinleştirir. Yakın, uzak, görünür, görünmez tehlikeler karşısında "sünepeleşmeyi" önler.Ve öyle bir duygudur ki güven; bir kere aşınmaya, erimeye, yok olmaya görsün; ruhlarda, yüreklerde, zihinlerde yeniden inşa edebilmenin maliyeti, yıkmanın maliyetinden yüksek olur.

İşte şimdilerde KKTC’de yaşanan gerçek krizin temeli de “GÜVEN” esaslıdır. Halkın hiçbir Devlet Kurumuna, Siyasetçiye daha doğrusu genel Siyasi Sisteme güveni kalmamıştır. Adamızda öyle bir Siyasi Sitem var ki her dönem iktidar kim olursa olsun kendi küçük krallığını yaratmaya olanak sağlamaktadır.

Bugün kimin ile konuşursanız konuşun ülkenin sorunları belirgin bir şekilde tanımlanmaktadır. Başta Ticarete Odası olmak üzere birçok Sivil Toplum Kuruluşu bu sorunları raporlar halinde yılda en az 4-5 kere kamuoyu ile paylaşmaktadır. Peki sonuç? Hiç…

Geleceğimize ipotek koyan bu engeli aşamadığımız sürece gelecekten umutlu olma şansımız olmayacak; zira bu koşullarda ne ekonomik yapıyı geliştirmek ne de toplumsal uzlaşıya dayalı demokratik anlayışı geliştirmek pek mümkün olmayacaktır.

 

Bugün içine düştüğümüz güven bunalımı bir günde oluşmadı, yaklaşık otuz yıllık bir geçmişi var. Bu konudaki istikrarlı gelişmeyi ise egemen siyasi yapı ve siyasetin yapılış şekline borçluyuz. Sonuçta öyle bir canavar yarattılar ki, artık ülkemizde hiçbir kesim diğerine güvenmiyor, her sözün arkasında bir art niyet arıyor; iyi niyetle başlatılan tartışmalar bile yozlaşmaktan kurtulamıyor. 
Bugün kimi siyasiler kendi menfi çıkarları için ülkeye hiçbir katkısı olmayacak yatırımları savunurken, kimi de bir sonraki seçimde yeniden Meclis çatısı altına girebilmek için seçmenini Devlet memuru yapmaya çalışıyor.

Ülkedeki birçok sorunun aşılabilmesi için yeniden bir seçim yapılması veya farklı bir iktidarın başa geçmesi kesinlikle hiçbir sorunun da çözümüne yardım etmeyecektir. Sadece zaman kaybına neden olacaktır. Kaybolan Güven iklimi yeniden sağlanmadan ve toplumsal uzlaşı noktasına ulaşılmadan ülkede atılacak her adım, ya taraflı ya da yetersiz olacaktır. Şahsi fikrim şudur ki öncelikli olarak mevcut Siyasi yapının yıkılması gerekmektedir. Bu süreç zarfında da Meclis çatısı altında bulunan Siyasi Partilerin geniş tabanlı bir Koalisyon kurarak işin başına, konusunda uzman Teknokratları geçirmesi gerekmektedir.

Siyasi yapıdan kısmen de olsa arındırılmış bir yönetimin oluşturulması öncelikli olarak halka bir umut ışığı olarak yansıyacak ve kaybolan güven ikliminin oluşması ile birlikte atılacak olan radikal adımlar bu ülkenin geleceğini güven altına alacaktır.

1270832
Ip : 3.144.48.135