"Bekara Eş Boşama Çok Kolay (2)"

         Geçen hafta kaleme almaya başlamış olduğum yazımın başlığını okuyan birçok okurum, bugüne kadarki yazılarımın başlıklarının özellikle içeriği ile ilgili olduğunu, hâlbuki bu yazı başlığının bir Türk atasözü olduğunu okuyunca hayret ettiklerini ancak içeriği okumaya başlayınca amacımın ne olduğunu anladıklarını belirttiler.

         Her ne hal ise bizim ülkede herkes her konuda kendini uzman kabul ederek “ahkâm kesmekte”, zaten yeterli bilgi birikimine sahip olmayan bazı siyasiler ile kılavuzlarının kafalarını karıştırmakta, siyasiler bu durumlarda gerekli cevapları vermekte veya önlemleri almakta tereddütler yaşamakta ve konuyu bir tür buzdolabına kaldırmak suretiyle unutturulma yönüne gitmektedirler.

         Durum bu olunca da “herbokolokların” da kendilerini “fasulye gibi nimetten zannetmektedirler”. Bu konu sadece benim bugünkü yazı ile ilgili olmayıp KKTC’nin her türlü siyasi, kültürel, sportif ve ekonomik konularına ilişkin de geçerli bir durumdur. Özetle, ağzı olan bu ülkede konuşarak gündem yaratmaya ve kendini veya kendilerini önemsettirmeye çalışmaktadır. Öteyandan, bu ülkeyi yönetenlerin veya yönettiklerini zannedenlerin şeffaflıktan ve hesap verebilirlikten uzak olmaları da spekülatif ve içi boş fikirlerin oluşmasına neden olmaktadır.

         Geçen haftaki yazımı özetleyecek olursam, motorlu araç seyrüsefer ruhsatlarının uygulamadan kaldırılarak, bu ruhsatlardan tahsil edilecek miktarların akaryakıt fiyatlarına yansıtılması hakkında yapılan önerinin yaratacağı sakıncaların neler olacağı hususunda belirtmeye başladığım konulara bugünkü yazımda da devam edeceğim.

         Bu önerinin uygulamaya geçirilmesi durumunda yaratacağı sosyo-ekonomik vs. sakıncalara başlarken geçen haftaki yazımın içeriğinde “seyrüsefer ruhsat harcının (Road Tax) ne olduğunun, bu harcın matrahının motorlu araçların türü, tipi, kapasitesi, ağırlığı, yaşı, kullanma amacı ile sahibinin sosyo-ekonomik durumunun esas alındığını açıklamıştım. Ayrıca, seyrüsefer ruhsat harçlarının ülkenin kara yollarının yapımında bakım ve onarımında harcanması gerektiğini de vurgulamıştım.

         Motorlu araç seyrüsefer ruhsat harçlarının kaldırılarak bu harçların yerine akaryakıt satış bedellerine eklenmesinin yaratacağı sosyo-ekonomik vs. olumsuzluklar ile adaletsizliğe neden olacak olan ve geçen hafta belirtmiş olduğum 7 sakıncaya ilaveten şu 6 sakıncanın da dikkate alınması gerekir.

8-    Dünyadaki teknolojik gelişmeler paralelinde akaryakıttan başka elektrik veya başka enerji ile çalışan motorlu araçların hergün artış gösterdiği gözönünde bulundurulduğunda bu tür araçlar akaryakıt kullanmayacaklarına göre bunların seyrüsefer harçları hangi kaynaktan karşılanacak ve nasıl tahsil edilecektir? Yoksa bu tür araçlar bu harçtan muaf tutulacak mı? Bu konuda herhangi bir öneriye rastlamış değilim.

9-    Çeşitli olumsuz koşullarda varlıklarını idame ettirmeye çalışan sanayicilerimiz ile üreticilerimizin bir kısmı, buhar kazanı, jeneratör, fırın, su motoru vb. cihazlarını çalıştırmak için akaryakıt kullanmak zorundadırlar. Seyrüsefer ruhsat harçlarının akaryakıt fiyatlarına eklenmesi sonrası bu kesimlere yansıyacak ek maliyet girdileri de hiç şüphesiz olumsuz yönde etkilenecektir. Bahse konu öneriyi yapanlar acaba bu konuda bir çıkış yolu düşündüler mi?

10-       Seyrüsefer ruhsat harçlarının tahsilinden vazgeçilmesi halinde yerine akaryakıta yapılacak artışın aynı zamanda KDV’nin ödemesini de gündeme getireceği ve bu nedenle tüketiciler bakımından da pahalılığa neden oluşturacağı dikkate alındı mı?

11-       Akaryakıt fiyatlarında Güney Kıbrıs ile KKTC arasında olan ve halen KKTC lehine birkaç kuruş daha ucuz bedelle satılmakta olan akaryakıt fiyatlarına seyrüsefer harçlarının eklenmesi ile pahalılaşacağından, KKTC’deki araç sahipleri akaryakıtlarını güneyden satın almaya başlayacaklardır ki bu da ekonomimizi ve bütçe gelirini olumsuz yönde etkileyecek, hatta akaryakıt kaçakçılığının oluşmasına neden olacaktır.

12-       Hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla engelli vatandaşlara tüm ülkelerde tanınmış olan “Özel Teçhizatlı Motorlu Araç Kullanma Seyrüsefer Ruhsat Harcı Muafiyetinden” bu kişilerin mahrum kalacakları konusunu bu öneriyi yapanlar acaba dikkate alıp bu konuda bir formülleri oluştu mu? Öteyandan, “Z” kiralık motorlu araçlar ile şoför okulları adına kayıtlı bulunan ve sürüş eğitimleri ile sınavlarda kullanılan araçlara sağlanan %30 oranındaki seyrüsefer ruhsat harcı indirim hakları ne olacaktır?

13-       Seyrüsefer ruhsat harcının akaryakıt fiyatlarına yansıtılması sonucunda dört yıl süreyle motorlu araç seyrüsefer ruhsat harçlarını süresi içinde ödeyen araç sahiplerine yapılması öngörülen %5 teşvik indiriminden yararlanma hakkının durumu da ortadan kalkmış olmayacak mı?

Yukarıdaki gerekçeler ve dünyadaki genel uygulamalar da dikkate alındığında bahse konu önerinin, her konuda gerektiği kadar incelenmeden oluşturulduğu anlaşılmaktadır.

Seyrüsefer ruhsat harçlarının akaryakıta yansıtılmasını önerenler şayet bu önerinin gerekçesini bu konuda işlem yapan ilgili Dairenin kamusal hizmetlerini hantal ve verimsizliğine dayandırmışlarsa bu hatalı bir düşünce yöntemidir.

     Elbette kamusal hizmetlerden en süratli ve etkin yararlanmak her vatandaşın en doğal hakkıdır. Bu nedenle, hükümetin özellikle vergi, resim ve harç yükümlülüklerini ve ödemelerini yerine getirmede halka her türlü kolaylığın sağlanması için gerekli önlemleri süratle almaları ve elektronik iletişim araçları ve/veya bankalar aracılığı ile ödeme yapma olanakları sağlanmalıdır. KKTC hariç tüm ülkeler bu önlemleri ve düzenlemeleri gerçekleştirmiş olup halklarına gerekli kolaylıkları sağlamışlardır.

Seyrüsefer ruhsat harcı yükümlülüğünün etkin ve sürekli denetimi için de 2000’li yılların sonuna kadar uygulanan ve halk tarafından “değirmi” (yuvarlak) olarak tanımlanan ruhsat harcını belgeleyen makbuz türündeki özel belgenin araçların ön camında teşhir edilmesi zorunluluğu tekrar getirilmelidir. Bu kadar motorlu aracın sadece Polis Trafik ekiplerince denetlenmesine bırakılması bu konudaki kayıtdışılığa engel olamaz. Bazı ülkeler bahse konu uygulama yerine araç plakalarının belli dönemlerde resmi mühür taşıyan plakalarla değiştirilmesini öngörmüştür. Hatta muayene ve egzoz emisyonunun gerektiği gibi yapıldığına ilişkin özel “stikerleri” araçlarının ön veya arka camlarına yapıştırma zorunluluğu getirmişlerdir. Esas amaç sadece yollarda seyreden araçların durdurulmak suretiyle denetimlerin yapılmasına ek olarak mahallinde denetimlere de olanak yaratmaktır.

Biz ise hala daha 1970’li yıllardaki yöntemlerle 2016’da uygulama yapmaya devam ettiğimiz sürece hiçbir konuda başarılı olmamız olanaksızdır. Bu konuda düzenleme yapmak hiç de âlim olmayı gerektirmez. Bize en yakın ülkelerin uygulamalarını kopya etsek dahi bu yeterlidir. Tabi bunu yapabilmek için abesle uğraşmaktan vazgeçmek ve siyasi popülizmden uzak kalmak gerekir ki bu da bizi yöneten siyasilerimizi pek ilgilendirmese gerek.  Halkın yaşadığı bürokratik vs. kamusal hizmet yetersizlikleri onları hiç ilgilendirmez. Elbette ki hükümet çözüm üretmeyince de gerek sivil örgütler gerekse herkes her konuda akıl vermeye kendini yetkili görür.  

Seyrüsefer ruhsat harçlarının kaldırılması ile ilgili hükümete ve özellikle Maliye Bakanlığına sunulan bahse konu öneriye net yanıt verildiğini duymuş değilim. Demek oluyor ki sayın Bakana veya bakanlara kılavuzluk yapanların da Kıbrıs’taki ve dünyadaki uygulamalardan hiç haberleri yok. Her konuda olduğu gibi zamanında alınmayan önlemler ve cevaplandırılmayan öneriler veya sorunlar hükümetlerin başarısızlıklarını artırdığı gibi, araç sahipleri üzerinde de ruhsatlarını geç veya hiç ödememe düşüncesini yaratmaktadır. Özetle, Devlete ait kurumlarının uyum içinde ve koordineli çalışmaları neticesi ancak başarılı sonuçlar elde edebileceği ve vatandaşın hayatı o zaman kolaylaştırılacağı bir gerçektir. Maalesef böyle bir uygulamayı beklemek ölü gözünden yaş akmayı beklemektir.

 

 
 
1271693
Ip : 18.219.86.155