Vergi Güvenlik Yöntemleri (1)

Özellikle son yıllarda ülkemizin en büyük sorunlarından bir tanesi adaletli vergi toplayamaması olmuştur. Bunun başlıca nedeni çeşitli ekonomik olumsuzluklarla, hükümete duyulan güvesizlik, ağır vergiler, sınırlamalar ve güncelliğini çoktan kaybetmiş, düzenlemeler dolayısıyla kayıt dışılığın yüksek oranlarda çıkması ve Vergi dairesi uygulayıcıların büyük bir kısmının mesleki bilgi ve vergilendirme tekniklerinden yoksun olması veya yoksun bırakılmasıdır.

      Her zaman belirttiğim gibi başarının sırrı eğitimdir. Eğitimin ise gelişen çağdaş uygulamalar paralelinde verilmesi ile mümkündür. Halbuki, özellikle son 10 yılda bu konuda hiçbir mesleki eğitim faaliyeti yapılmadığı, yeni göreve alınanlar bile hiçbir mesleki temel veya ihtisas eğitimine tabi tutulmadıkları ancak kendilerine vergi, tarh, tahakkuk ve tahsil etmek veya hesap incelemek amacıyla yetkiler verildiğine şekil aldık. Durum bu olunca da bu kişiler bilinçsizliklerini kamufle etmek veya Vergi hukukunu çok bildiklerini kanıtlamak için bir çok defa yükümlülere karşı agresif tavırlar içine girmektedirler.

Bütçe disiplinine bağlı kalmadan hesapsız kitapsız yapılan harcamalar dolayısıyla bütçenin ihtiyaç duyduğu mali kaynağı sağlamak için de Vergi güvenlik ensturumanlarına Başarının yerine en kolay ancak adaletsiz olan re’sen vergilendirme yönüne başvurulmuş ve birçok vatandaştan haksız yere vergi ve para cezası ödemesi talep edilmiştir.

      Halbuki bu işlemler siyasi tercihlerden arınmış eğitimli ve mesleki bilgi, vizyonun gelir ve vergilendirme tekniklerini iyi bilen elemanlar yetiştirilmesi ve daire içi hiyerarşik bir düzen içinde yapılmış olsa idi ülkemizin bugünkü sosyo-ekonomik durumu bu kadar kötü olmazdı.

      Vergi Dairesi’nin bugünkü durumunu dikkate alarak vergilendirme teknikleri hakkında uluslararası genel kabul görüş bazı önemli temel bilgileri ülkemizin geleceği açısından ilgililerin ve yetkililerin bilgisine getirmeyi veya unutulmuş ise anımsatmayı uygun mütalâa ettim.

Çağdaş vergi sistemlerinin ayırıcı özelliklerinden bir tanesi vergilere ait matrahların, yani kazanç ve iratların, bizzat yükümlüler tarafından hesaplanıp beyan edilmesi ve ayrıca bazı hallerde işletmelerin Vergi Dairesi yerine geçerek yasaların kendilerine verdiği “vergi sorumlusu” yetkisine istinaden stopaj yolu ile diğer yükümlülerden ödeme anında kaynağında tahsil ettikleri vergileri Hazineye aktarılmasıdır. Bu bakımdan çağımızın yoğun randımanlı vergilerinin kendilerinden beklenen fonksiyonlarını ifade edebilmeleri bu vergilerin yükümlüler tarafından doğru olarak hesaplanması ve Vergi Dairesi’ne beyan edilmesine bağlıdır. Bunun karşılığında ise deliller elde etme bakımından kontrol, inceleme ve araştırma gibi işlemlerde bulunmak suretiyle gerekli vergi güvenlik yöntemlerinin Vergi Dairesi tarafından uygulanmasının derecesi ve etkinliğinin çok büyük önemi vardır.

      Vergi güvenlik yöntemlerinin gerektiği gibi uygulanmadığı,  yani vergi kayıplarının süresinde önlenmesi, verginin miktarı ve dolayısıyla devlete sağladığı randıman azalır ve vergi yükü bütün ağırlığıyla tüm halkın vergilerini doğru olarak ödeyen bir zümre üzerine binmiş olur. Hal böyle olunca da çeşitli vergi adaletsizliği dolayısıyla sosyal huzursuzlukların başlamasına neden olunur.     

Vergi kaybının veya aşınmasının oluşturulmasının önlenmesinde etkili olan önemli unsurlardan bazılarını aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.

Olanaklar ölçüsünde “pay-as-you-earn” (kazandıkça öde) prensibine göre vergiyi kaynakta kesme (stopaj) usulünün uygulanması;

Vergileme tekniğinde otokontrolü sağlayan çeşitli yöntemlerin ve vergi istihbarat (bilgi toplama) arşivinin tesisi ve uygulanmasının günün koşullarına göre sürekli güncelleştirilmesi;

Vergi uygulamalarında ve denetiminde ve uyumunda idare ile yükümlü işbirliği esasına ve güven ilişkisine büyük ölçüde yer verilmesi, böylece yükümlülerin vergi kültürlerinin, hükümet edenlere veya kamu kurumlarına olan güvenin tesisi ve toplumsal vergi ahlâkının yükseltilmesi.

Vergi tekniğinde “otokontrol” denildiği zaman sadece yükümlülerin diğer yükümlüler ile gerçekleştirdikleri işlemlerin kayıtlara işlenip işlenmediğini denetlemek değildir. Buna, ortalama kâr haddi esası, gider bildirimi esası ve servet beyanı esasını da eklemek gerekir. Beyan edilen kazanç vergilerinin veya vergi zararlarının kamuya açıklanması yöntemi ise günümüzdeki güncelliğini kaybettiği için bu yöntemin bir vergi güvenlik önlemi olarak kabul edilmesi büyük ölçüde güncelliğini kaybetmiş olup bunun yerine yeni yöntemler aranmalıdır.

      Yukarıda belirtilen vergi güvenlik önlemleri arasından en etkili olanlardan bir tanesi olan  “servet beyanı esasını” ele almakta yarar görmekteyim. Özellikle Gelir üzerinden alınan ve yıllık gelir beyanına dayanan vergi türünde, gelirle servet ve servet artışı arasındaki ilişkilerin oluşturduğu maddi delillerden yararlanarak gelir (kazanç) saptanmasında bulunulması en etkin otokontrol yöntemlerinden biri olarak kabul etmek gerekir. Bu yöntem özellikle gerçek kişilerin gelirlerinin saptanmasında, hatta bu kişilerin sahibi olduğu işletmelerin denetiminde de otokontrol bakımından etkili bir yöntemdir.

      Çağdaş vergicilik anlayışı içinde servet beyanı esasını gerçekleştirmede en önemli unsurlardan biri de vergi istihbarat arşivi kaynaklarının potansiyeli ile güncelliğinden yararlanarak vergi incelemelerine yönelik incelemelerde inceleme zamanını en iyi şekilde saptayarak yükümlülerin gelir-servet ilişkisi hakkındaki hesaplamaları somut verilere dayandırmak suretiyle gerçekleştirmektir.

      Konunun bu noktasında ülkedeki enflasyon durumunu ve bunun için vergi yasalarında alınmış olan (varsa) önlemleri de göz önünde bulundurmak kaçınılmazdır. Enflasyonla ilgili vergi yasalarında yükümlüleri koruyucu önlemler yeterince alınmamış ise servet beyanı esası enflasyon oranı yüksek olan ülkelerde yükümlüler aleyhine olumsuz durumlar yaratmakta ve parasal gerçekler ile esas ve kıstaslar dikkate alınmadığı takdirde haksız vergilendirmelere yol açmaktadır.

Bilindiği gibi, elde edilen gelirin ya tümü tüketilir veya bir kısmı tüketilerek kalanı tasarruf edilir veya bir kısmı yeni yatırımlarda kullanılır. Tasarruf edilen kısım (elde veya bankada) para halinde tutulabileceği gibi taşınır mal (hisse senedi, tahvil, araba, dayanıklı tüketim malı) veya taşınmaz mal haline dönüştürülebilir.  Hangi şekilde olursa olsun tasarruf bir serveti oluşturur. Bu nedenle servet, gelir birikiminin, başka bir anlamla tasarrufun bir sonucu sayılır. Bahse konu taşınır mallarda elde edilen ve “kazanç” yerine “irat” olarak tanımlanan bu gelirler genellikle stopaj yöntemiyle vergilendirilmekte ve genellikle gelirin bütünlüğü ilkesi kapsamına dâhil edilmekte olup “kesin vergi” kategorisinde yer almaktadır.

      Servet gelirin donmuş bir şeklidir. Diğer bir anlatımla, tüketilmeyip, maddi ve gayri maddi mal durumuna getirilmiş olan gelir serveti oluşturur. Bu nedenle servet, gelir birikiminin bir sonucu sayılmaktadır. İşte bu yakın ilişki sonucudur ki vergilendirme tekniğinde “servet beyanı” bir vergi güvenlik önlemi olarak denetim aracı olarak kullanılabilmektedir. Vergilendirme tekniği, denetimi ve inceleme yöntemlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için bu konuda bir bütünsellik oluşturmak için gelecek haftaki yazımda bazı “Vergi Güvenlik Önlemlerine” ilişkin yöntemlerin işlevliği, gerçek usulde vergilendirmeyi öngören tekniklerin karşılıklı işleyişi hakkında açıklayıcı bilgiler vermeye çalışacağım.

 

(DEVAM EDECEK)

 

 
 
1275083
Ip : 18.222.104.196