Devlet Laboratuvarı Yandı Deyip Geçmeyelim (2)
Devlete ait taşınır ve taşınmaz malların hazine malı olması, yani halkın malı olması nedeniyle bunların korunması ve güvenliği ile ilgili sorumluluklarını anımsatmak suretiyle halkımızı da bilinçlendirmek amacıyla geçen haftaki yazımın bir kısmını bu sorumlulukları düzenleyen ilgili yasalara atıfta bulunmayı uygun görmüştüm.
Ayrıca, Devlet Laboratuvarının bir ülkenin neden en stratejik kurumlarından biri olduğunu 82/1991 sayılı Devlet Laboratuvarı (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasası’nın ilgili maddelerine atıfta bulunmak suretiyle bu kurumun kuruluş amaçlarına şubelerine ve görevlerine atıfta bulunarak 23 değişik konulardaki görevlerini belirtmiştim.
Bu görevlerin hepsi de gerek kalite standartlarını ve insan sağlığını gerekse uyuşturucu maddelerin analizleri dolayısıyla adli mercileri çok yakından ilgilendirdiği için çok stratejik kamu kurumları arasında yer aldığı için bu tesisin gözümüz gibi fiilen korunması ve günün teknolojik gelişmelerinden yararlanarak her bakımdan daha da geliştirilmesi ve etkinleştirilmesi gerekirdi. Bu Laboratuvarın kuruluşunda çok büyük emeği geçmiş olan Sn. Ayşe Coşar ’ın emekliye çıktıktan sonra bu tesisimize gerekli önemin verilmediği bu Laboratuvarda çıkan yangının çıkış nedeni tam açıklanmadığı gibi bu olayın hangi kusur, ihmal veya başka bir nedenden kaynaklandığı hala daha net bir şekilde kamuya açıklanmamıştır.
Açıklanması gereken bir diğer önemli husus ise bu Laboratuvarın ve teçhizatları ile diğer varlıklarının sigorta durumu ile tazminat konusudur. Bu konuda yapılan açıklamalar yangın sonucunda etrafa radyasyon vs. olumsuz maddelerin yayılıp yayılmadığı, çalışanların bunlardan etkilenip etkilenmediği ve belirsiz bir süre bahse konu analizlerin yapılamayacağı yönünde olmuştur. Bu hususta acil önlemlerin alınacağı yerde, analizlerin belirsiz bir süre yapılamayacağının yetkililer tarafından açıklanması tüketicilerin özellikle gıda maddeleri alımları konusundaki endişelerini artırmış hatta birçok vatandaşın Güney’den alış-veriş yapmasına neden olmuştur.
Öte yandan, uyuşturucu ve narkotikle mücadelede çeşitli zorluklara karşı özveriyle çalışan polisimizin elde ettiği bu maddeler ile kriminal olaylarda alınan emareler ile örneklerin analiz sonuçlarının saptanması ve raporlanması işlemleri de polisin sanıklar hakkında dava ikame etmesi olanaksız hale gelmiştir. Bundan dolayı adli makamlar da zor durumda bırakılmıştır.
Sağlık Bakanı Sn. Faiz Sucuoğlu 6 Mart tarihinde Genç TV’deki Er Meydanı programında böyle bir Laboratuvarın meskûn bölgede bulunmasının tehlikeli olduğunu belirterek bunu o bölgede inşa edilmesinin hata olduğunu ifade ederek yenisinin BRT Kurumu binalarının bulunduğu bölgeye inşa edileceğini açıklamıştır. Sn. Bakanın bu görüşü doğru ve yerinde bir tespit olup ben de Sn. Bakan’la aynı fikirdeyim.
Bu durum bana 1990 yılı Ağustos ayının ikinci yarısında bahse konu Laboratuvarın bugünkü Kalkınma Bankası binasının bulunduğu arsa üzerine inşa edilmesi teşebbüsüne Yenişehir bölgesinin kadın, erkek ve çocuklardan oluşan mahalle halkının dozerlerin önüne yatarak bu inşaatı önlemede göstermiş oldukları kararlılık, mücadele ve eylemlerini anımsadım.
O günlerde her yaştaki ve cinsiyetteki bölge sakinlerinin göstermiş oldukları bu eylemi etkisiz kılmak için görevlendirilen polislerle de çatışma durumunda kalmış, hatırladığım kadarıyla mahalle halkından kadınlarında olduğu 10 kişi tutuklanarak mahkemeye sevk amacıyla nezaret altına alınmışlardır.
Bu konuyla ilgili yapmış olduğum arşiv araştırmasında o günlerde basında yeralan haber ve yorumların resimleriyle yayınlandığını aşağıdaki tarihli gazetelerde saptadım.
12 Ağustos 1990 Yeni Gün
15 Ağustos 1990 Yenidüzen
23 Ağustos 1990 Halkın Sesi
24 Ağustos 1990 Ortam
24 Ağustos 1990 Yenidüzen
27 Ağustos 1990 Kıbrıs
Ayrıca, Yenişehir bölgesi sakinlerinin zamanın Başbakanına göndermiş olduğu şikayet yazısının bir suretini de elde etmiş olup yazımın ektedir.
Bu kaynaklardan hepimizin ve özellikle siyasilerin çıkaracakları dersin özeti şudur; Halkımız ta 1990 yıllarda bu Laboratuvarın taşıyabileceği çeşitli tehlikeleri bildiği için eylem yapmış ve Laboratuvar binasının meskûn bölgeye inşasını engellemiştir. 27 yıl sonra aynı siyasal partinin Sağlık Bakanı Sn. Sucuoğlu’nu bu binanın meskûn bölgede bulunmasının tehlikeli olduğunu basında açıkça KKTC halkına söyleme cesaretini gösterdiği için kendisini tebrik ederim. Bu durum bana şu atasözünü anımsattı “Göz Önünü Akıl ise Geleceği Görür”. Bu atasözünün anlamı her statüdeki yöneticiler için çok önemli bir ilke olup bu ilkenin dışında hareket edenlerin hiçbir icraatlarında başarı olanakları yoktur.
Gelelim aklımı kurcalayan ve kamuya açıklayıcı bilgiler verilmesinin gerekli olduğu aşağıdaki bazı konulara. Hiç şüphesiz bu Laboratuvar her ülkede olduğu gibi gerek halkın sağlığı gerekse güvenlik kurumları ve adli mercilerin karar alma mekanizmalarında çok önemli görev ifa ettiği için daha önce de belirtmiş olduğum gibi KKTC’nin en önemli ve stratejik tesislerinden bir tanesi olup,
Soru 1) Bu tesisin güvenliği ve korunması bakımından:
Sürekli bekçileri bulunuyor muydu?
İç ve dış güvenlik ile erken uyarı ve erken yangın söndürme sistemleriyle donatılmış mıydı?
Herhangi bir elektrik arızasına meydan vermeyecek şekilde en güvenli araçlar ve sistemlerle donatılmış mıydı?
En zayıf ihtimaller de dikkate alınarak hertürlü koşullara sigorta poliçesinde (anlaşmasında) detaylı yerverilmiş mi?
Soru 2) Bahse konu Devlet Laboratuvarının sigorta poliçesinin neleri kapsayıp
kapsamadığı? Ödenen yıllık prim miktarı bedelinin kaç para olduğu?
Soru 3) Bu yangın olayı sonucu sigorta şirketinden devletin ne kadar tazminat
alacağı bulunduğu? Ve sigorta poliçesinin (varsa) neleri kapsadığı?
Soru 4) Yangının meydana geldiği 22 Aralık 2017 tarihinden bugüne kadar 88
gün gibi uzun bir süre geçmiş olup hakkımızın KKTC’de satın aldığı
meyve, sebze ve sair gıda güvenliğinin bulunmaması herkesi tedirgin
etmekte olup, olanağı olanlar bu konudaki tüm alış-verişlerini Güneyden
yapmaktadırlar ki bu durum ekonomik bakımdan KKTC ekonomisinin
aleyhinedir. Bu konuda halkın güvenini kazanmak için ne gibi acil
önlemler alınmıştır?
Soru 5) Özellikle narkotik vs. adli verilerin analizleri yapılmadığı için zanlıların
Mahkemeye sevkedilmeleri ile ilgili tutukluluk süresi her geçen gün
tamamlanma aşamasına geldiğinden veya gelmekte olduğundan adalet
mekanizması da zora girmekte olup bu konuda herhangi bir önlem
alınmış mı?
Soru 6) Sn. Sağlık Bakanı, yangın sonucunda halkın sağlığını etkileyecek
Herhangi bir bulguya rastlanmadığını belgeleriyle kanıtlamaya
çalışıyorsa ve Laboratuvarın güvenlik önlemleri ile donatılacağını
belirtiyorsa o zaman neden mevcut binanın yerine, yerleşim birimleri
bulunmayan bir bölgeye yeni Laboratuvar inşa etmek istiyor? Demek
oluyor ki bu Laboratuvarın kamu sağlığını tehdit eden unsurlarının halen
var olduğu veya var olacağı gerçeğidir. O zaman yeni Laboratuvarın inşa
edileceği bölgenin iskâna açılmayacağı hususunda yasal bir düzenleme
yapıldı mı?
Soru 7) Mademki bu Laboratuvar tehlikeli idi ve daha önceki inşaat girişiminin
Yenişehir bölge halkının eylemi sonucu başka bölgeye aktarılmıştı o
zaman bu laboratuvarın bugün bulunduğu bölge ilgili makamlar
tarafından neden meskûn bölge durumuna gelmesi için inşaat izni
vermişlerdir? Yeni inşa edilecek Laboratuvar binasının bölgesine ileride
inşaat izni verilmeyeceğini kim garanti edebilir?
Soru 8) Mademki bu laboratuvar binası tehlikeli bir özelliğe sahiptir, burada
çalışanlara neden özel sağlık sigortası yaptırılmadı?
Bilindiği gibi kamusal konularda halkın bilgi edinme hakkı hususunda yasal düzenlemeler mevcut olup yetkililerin yukarıdaki konularda açıklamalarda bulunma zorunluluğu vardır. Ayrıca, devlete gerek genel sağlık gerekse maddi bakımdan zarara sokanların da yargı önüne çıkarılmaları gerekir. Kusuru, ihmali olanlar ile gerekli etkin önlemleri almayanların kamu görevinde yerleri olamaz.
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz ki gelmiş geçmiş iktidarların yürürlüğe koymuş oldukları birçok yasada suç eylemleri belirtmiş olmasına rağmen bu suçlar için cezalar öngörülmemiştir?
Bugüne kadar önlemsizlik ve öngörüsüzlük dolayısıyla meydana gelen birçok olay ölümlere, sakatlıklara veya maddi kayıplara sebep olduktan sonra ancak bu ülkeyi yöneten siyasiler savunma moduna geçmekte ve “cek-caklarla” kusur ile ihmallerini örtbas etmeye hatta haklı çıkmaya bile çalışmaktadırlar. Önemli olan, bu zararların ve kayıpların meydana gelmeden “ihtiyatlılık ilkesi” inancı kapsamında gerekli önlemleri daha önceden almaktır. Maalesef bu özelliği gelmiş geçmiş hiçbir hükümette görmek mümkün olamamış ve bu anlayışla devam ettikleri sürece de olamayacaktır.