Ben taş kafalı ve tahta kafalıyım...

…Kayıtsız Şartsız Çözüme HAYIR !!!

Bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm Hükümet adamları, Yönetimdeki başarısızlıklarını ve hatalarını tek bir nedene bağlamışlardır. AMBARGO veya diğer bir ifade ile ÇÖZÜMSÜZLÜK!!!

“Çözüm olmaz ise bu ülkenin ekonomik geleceği olmaz mı?” sorusu tartışılması gereken diğer bir soru. Çünkü aslında bu ülkede ambargo diye bir şey yok. Ambargo dediğimiz şey; “ilgili dönemlerdeki İktidarların, belirli iş adamları, meslek odaları, sendikalar ve yandaşları ile yaratmış oldukları bir RANT SİSTEMİ’dir.

“Çözüm olmaz ise bu ülkenin bir geleceği olmaz” iddiası aslındabu ülkeyi başarısız yöneten Siyaset Adamlarının, ardına saklandığı bir yalandır. Çözüm elbette herkesin isteğidir. Ama önemli olan bu çözümün nasıl olacağıdır. 2004 yılında Annan Planına evet diyen Türk tarafı elinden gelenin fazlasını ortaya koymuştur. Şimdilerde Hristofyas “Annan Planından daha iyi ve avantajlı bir plan olmaz ise ben Halkımı ikna edemem” diyor. Yani Annan Planında Türklere verilen en az hakları da istiyor…Bu okadar kolay değil. Annan Planı Türk tarafının tanıyacağı tavizlerin en son noktasıydı. Bundan tatmin olmayan Güney, “evet demek için dahasını istiyor”. Kayıtsız / Şartsız barış isteyenler de buna Kuzeyden alkış tutuyor!!!

Geçtiğimiz hafta ikinci Cumhurbaşkanımız Sn.Talat şu açıklamayı yaptı; “ÇÖZÜM DIŞINDA SEÇENEK YOK... HÂLÂ BUNU ANLAMADIYSAK TAŞ KAFALIYIZ, ODUN KAFALIYIZ DEMEKTİR. Süreci sürükleyecek olan Kıbrıslı Türklerdir. Kıbrıslı Türklerin çözüme daha çok ihtiyacı var ve başka seçenekleri de bulunmamaktadır.”

İşte bu mantık ile süren görüşmeler kapsamında “Ekonomi Başlığı” altında alınan kararlar ve kabul edilen maddeler Kıbrıs Türklerinin aleyhinde şekillenmiştir. Bunları geçmişte birçok kez yazdım ve anlattım. Özellikle konuya hâkim olduğum “Ekonomi Başlığı” birçok taviz ile dolu. Sırf çözüm uğruna bugünden daha geriye gidecek bir yapıya evet dediğimiz “Ekonomi Başlığı” iş dünyasınca dahi tam anlamı ile bilinmiyor. Toplumların özgürlüklerinin temeli olan “ekonomi” başlığında verilen tavizlerin gelecekte nelere sebep olacağını öngöremeyen Siyasilerin ve onların Danışmanlarının toplum adına verdiği bu kararlar toplum tarafından tartışılmalıdır. Toplum sadece Çözüme Evet veya Hayır derken, gelecekte ne olacağını da bilmelidir. Pembe bir masal gibi anlatılan Federal Çözüm, bize bunu önerenler tarafından bile yürütülememiştir. İşte Yugoslavya örneği ortada…İlle de çözüm, ille de çözüm…Ya sonrası baylar…

Ben TAŞ KAFALIYIM, ODUN KAFALIYIM!!! Çünkü ben Halkın çıkarlarını gözeten, bir kâğıt parçasında verilen kararların gelecekte bizi nerelere sürükleyebileceğini bilen bir kişiyim. Dünya bizi kabul etmek için tarih sayfasından silinmemizi istiyorsa ben buna EVET demem. Demeyeceğim de…

1974 sonrası bu ülkede Hükümet yönetenler taş taş üstüne koymamıştır. Bırakın taş taş üstüne koymayı, geçmişten gelen birçok doğru uygulamayı da yıkmışlardır. Var olma mücadelesi veren Kıbrıs Türkünün en büyük desteği aldığı Türkiye Cumhuriyeti, bugüne kadar özellikle ekonomi alanında adaya sayısız yardımlar ve yatırımlar yapmıştır. Bu yardım ve yatırımları yönetemeyen, halka dağıtamayan ve sadece belirli kesimlerin nemalanmasına olanak sağlayan Hükümetlerin hiçbiri yargılanmamıştır. Hiçbir yapısal açılım ortaya koyamayan, Rant Siyaseti üzerine menfaat dağıtarak iktidar kalmayı başaran Siyasiler, 2004 de yaşanan gerçeklerin üzerine halen “tek çıkış yolu ne olursa olsun Çözümdür” diyebiliyorlar ise, bu onların ne kadar bilgisiz, beceriksiz ve toplumun çıkarlarını önemsemediğinin ispatıdır.

2004 Annan Planı sonrasında “Evet” diyen Türk tarafı ne kazanmıştır? Peki “Hayır” diyen Güney ne kaybetmiştir? Bugün Çözüm olsun da nasıl olursa olsun diyenler bu sorulara yanıt vermek zorundadır.

Bugün geldiğimiz noktada Kıbrıs Türkleri tam da uçurumun kenarında durmaktadırlar. Kıbrıs Türklerini buraya sürükleyen olaylar sinsilesi yıllardır sürmektedir. Ekonomik daralmanın her geçen gün arttığı KKTC’de tek çıkış yolunun “kayıtsız şartsız Çözüm” olarak lanse edilmesi, kendi başarısızlıklarına kılıf arayan siyasilerin söylemleridir. Sırf “çözüm” uğruna bugünden daha kötü bir geleceğe imza atmakbu halka vurulacak en büyük darbedir. Bugün yaşadığımız ortamdaki statükoyu yaratanlar ve koruyanlarla savaşarak zafer elde etmemiz gerekirken, bunu dış güçlere yaptırmaya çalışmamız ve “Çözüm…ille de çözüm” diye söylemde bulunmamız kendimize olan güvensizliğimizin en acı itirafıdır.

KKTC Devleti kendi ekonomik modelini kurabilecek bilgi, tecrübe ve kaynağa sahiptir. KKTC Devletinin vatandaşları böylesi bir yapının oluşturulabilmesi için her türlü fedakârlığı yapmaya da hazırdır. Ancak ne var ki bu ülkede var olan statükoyu yıkmak için savaşmak gerekmektedir. Bugün Meclis’te yer alan tüm Siyasi Partiler ve bu partilere üye vekiller, değişik zamanlarda bu ülkenin yönetiminde bulunmuşlardır. Ama hiçbiri bu statükoyu değiştirmemişlerdir.

Mevcut statükodannasiplenen, faydalanan seçmen sayısı da, faydalanmayanlardan daha çok olduğu için bu sistem bir türlü yıkılamamıştır. Bunun tek alternatifi “Kayıtsız şartsız ÇÖZÜM” olmamalıdır. Bu halk nerelerden geldiğini, ne bedeller ödediğini yeniden hatırlamak zorunda ve geleceğini kurtarmak adına inisiyatifi ele almalıdır. Bunun için de Siyasi Yapının, Seçim Sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. KKTC’nin adını tartışabiliriz ama bu ülkedeki bağımsızlık tartışılamaz!!!

Kendi başarısızlıklarını örtmek için başta ekonomi başlığı altında sayısız tavizler veren Siyasetçilerin bu ülkenin menfaatleri korumadığı açıktır. Bu yüzden TAŞ KAFALI, TAHTA KAFALI olsam da bu ülkedeki gerçekleri yazmaya ve ast olanın “ekonomik özgürlüğümüz” olduğunu anlatmaya devam edeceğim…Benim arkamda onların sahip olduğu gibi “YÖNLENDİREN GÜÇLER” olmasa da kendi doğrularımı cesaretle yazmaya devam edeceğim…

 

 
 
1270387
Ip : 18.118.137.243